12 Mart 2007 Pazartesi
BAŞKAN KÜÇÜKLER, "2018'E DE TALİBİZ"

--------------------------------------------------------------------------------
Başkan Küçükler TRT’ye açıkladı:
“Erzurum 2018’e de taliptir”
Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, TRT ye yaptığı açıklamada, 2011 kış olimpiyatları için FISU’nun Erzurum’u tercih etmesinin tesadüfü olmadığını ifade etti. Palandöken’in dünya kayak merkezi olarak tescillendiğini hatırlatan Başkan Küçükler, “Erzurum artık 2018 kış olimpiyatlarına da taliptir” diye konuştu.
Palandöken’in tanıtımının da yapıldığı çekimlerde 2011 kış oyunlarının bölge ekonomisine katkılarına değinen Başkan Küçükler, 2011 ile Erzurum’un Uluslararası spor organizasyonları konusunda tecrübe sahibi olacağının altını çizdi. Erzurum olarak büyük bir sorumluluk üstlendiklerini ve bunun başarıyla tamamlanacağını vurgulayan Başkan Küçükler, şunları söyledi:
“ Erzurum ev sahipliği yapacak bu organizasyonun kentimize verilmesin en büyük nedenlerinden biri bu bölgenin coğrafi özelliğinin kayak sporuna uygun olmasıdır. Pistlerin mükemmel oluşu uzun kış süresi ve kaliteli toz karı Palandöken’in zirveye çıkaran diğer etkenlerdir. Bu oyunlara ev sahipliği yapmanın heyecanı içerisindeyiz. Şu an master planı hazırlanan Palandökene yapılacak birçok tesis sadece Erzurum’un değil, bölgenin kaderini değiştirecek nitelikte olacaktır.”
TÜRKİYE’NİN GÜCÜNÜ ORTAYA KOYACAĞIZ
Erzurum’da yapılacak 2011 kış olimpiyatları ile Türkiye’nin gücünün bir kez daha ortaya koyulacağını anlatan Başkan Küçükler, birçok ilklerin yaşandığı Erzurum’un bunu başaracağını vurguladı. Başkan şöyle devam etti:
“Erzurum her önemli vatan olayında yüzlerin çevrildiği bir ildir. Bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin temeli yine Erzurum’da atılmıştır. Erzurum, 2011 de önemli bir organizasyona ev sahipliği yapacak. Bu organizasyon bölgenin kaderini değiştireceğinden doğu ile batı arasındaki dengesizliğin kalkmasına vesile olacaktır. Şu an bölgemizdeki sektörlerde büyük değişiklikler yaşanıyor. Ticaretçimiz kendini 2011‘e hazırlıyor. Yaşanan bu güzellikler bizleri son derece mutlu etmektedir. Erzurum’un artık önü açıktır. Erzurum artık dünya ile bütünleşmiş, 2018 dünya olimpiyatlarına da aday şehirdir.”
Erzurum Fıkraları (Naim Hoca, Teyo Pehlivan Tortum Fıkraları)
CAFER AĞA
Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.
Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?
Cafer Ağa o akşam eve hergünkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:
-Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?
-Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!
VALİ
Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
-Baba, memlekette kaç vali gördün?
-On, onbeş vali hetirimdedir...
-Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
-Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!
-Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
-Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna
CERİYAN
Neriman Hanıma gelen misafir, evin kızını ortalıkta göremeyince sormuştu:
-Ayşe nerede, göremedim?
Ev sahibi hava akımını kastederek:
-Geçen gün sizin evde ceriyana kapılmış, hesde yatir içerde.
Bu söz üzerine misafir hanım öfkeyle:
-Viyh torpah başıma, bizim evde ceriyan ne arir? Sen de bülirsen ki biz kaz lambasi gullanirih!
AYAHLARAN
Küçük evinin bir odasında torunuyla oturan yaşlı kadın, evin diğer müştemilatını kiraya verecekti. Bakmaya gelenlere evini şöyle meth ediyordu:
-Bah ayahlaran burasi bir sofa, anburada iki ufah oda var. Anburada da ayahyoli. Ayahlaran
HELBET
Gürcükapıda sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanaşarak faytoncuyan "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu:
-Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar:
-"Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile binebülürsen!
HURDA NENE
Çeşitli hastalıklar, kazalar geçirmiş, bir gözünü kaybetmiş, romatizmadan beli bükülmüş, parmakları çarpılmış olduğundan mahalleli bu yetmişlik ihtiyara Hurda Nene adını takmıştı. Rahmetli o haliyle bile herkesle şakalamayı, espri yapmayı severdi.
Hastalanmış ,hastaneye kaldırılmıştı. Sabahleyini, nabzını ve ateşini kontrol eden doktor der ki:
-Teyze maşallah çok iyisin. Nabız normal, ateş de yok. Vücut sıcaklığın 37 derece.
-Tohtor beğ oğlum, der Nene, bir türli ıssınamirem. Soyuhdan donirem. sen o otuz yedi dereceyi kırka elliye çıkart. Ücreti mühüm değil.
ELEYSE NİYE DURDUN?
Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor.
Kadın:
-Gardaş bu otubus İlice'ye gidir mi?
Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
-Heyir baci, getmez!
Kadın:
-Vış! eleyse niye durdun?
DALAN GUDİK DIRMANİR
Omuzları tilki kürklü bir hanımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken dadaşım
yanına gelir:
-Baci ,baci dalan gudik dırmanir.
Kadın kendisine laf atıldığını düşünerek:
-Terbiyesiz, der.
Dadaşım bozulur :
-Benene kıtlarsa kıtlasın !
BENNAM DAĞLARI
Erzurum’un en yüksek dağları hangisidir, yazılı sorusuna bir ö?renci “bennam dağları“
cevabını yazmıştı. Ö?retmen sınıfta çocuğu kaldırıp sordu :
-Oğlum nereden çıkardın Bennam dağlarını?
Erzurumlu olmayan öğrenci mahcup bir edayla :
-Ö?retmenim, soruyu bilmeyince yanımdakine sordum “BENNAM“ diye cevap verdi.
DALIMIZ GIZSIN
Erzurumlu cehennemi boylamıştır ama şikayetçi değildir. Hatta memnundur. Kapıyı sık sık açan ve açık bırakanlara rica eder:
-Aman, nevolur kapıyi mökkem örtün de bir dalımız gızsın.
VIŞŞ SENENE
Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:
-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?
Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!
FARZETKİ
Erzurum’da birisi tanıdık bir köylü dostuna misafirliğe gider. Ev
sahibi izzet ikramda bulunur. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer
elması getirir. Bu kadar çok ikramdan mahcup olan misafir :
-Ağa ne zehmet ettin, bunlara ne lüzum vardi, deyince, köylü:
-Ne zehmeti efendi farzet ki müsürlüge töhmüşem öküzler yiyir.
NE TİLKİSİ?
Tebrizkapı civarında bir camide müezzinlik yapan Emin Hafiz, darlandıkça uydurduğu firkete ile yardım kasasından kağıt paraları aşırmaktadır.
İmam Efendi, kasadan sürekli bozuk para çıkmasına bir anlam veremez ve işi kolaçan ettiğinde durumu anlar. Münasip bir lisanla bunu Emin Hafiz'e söyler:
-Hafiz, diyirem ecep bu kasaynan bir tilki mi oynir?
Tilkiliği kendine yediremeyen Emin Hafiz, elini yumruk yapıp göğsüne vura vura:
-Ne tilkisi Hocam, bu aslan bu aslan.
YOLÇİ
Saf bir Erzurum'lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
-Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?
Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.
Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?
Cafer Ağa o akşam eve hergünkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:
-Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?
-Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!
VALİ
Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
-Baba, memlekette kaç vali gördün?
-On, onbeş vali hetirimdedir...
-Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
-Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!
-Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
-Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna
CERİYAN
Neriman Hanıma gelen misafir, evin kızını ortalıkta göremeyince sormuştu:
-Ayşe nerede, göremedim?
Ev sahibi hava akımını kastederek:
-Geçen gün sizin evde ceriyana kapılmış, hesde yatir içerde.
Bu söz üzerine misafir hanım öfkeyle:
-Viyh torpah başıma, bizim evde ceriyan ne arir? Sen de bülirsen ki biz kaz lambasi gullanirih!
AYAHLARAN
Küçük evinin bir odasında torunuyla oturan yaşlı kadın, evin diğer müştemilatını kiraya verecekti. Bakmaya gelenlere evini şöyle meth ediyordu:
-Bah ayahlaran burasi bir sofa, anburada iki ufah oda var. Anburada da ayahyoli. Ayahlaran
HELBET
Gürcükapıda sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanaşarak faytoncuyan "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu:
-Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar:
-"Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile binebülürsen!
HURDA NENE
Çeşitli hastalıklar, kazalar geçirmiş, bir gözünü kaybetmiş, romatizmadan beli bükülmüş, parmakları çarpılmış olduğundan mahalleli bu yetmişlik ihtiyara Hurda Nene adını takmıştı. Rahmetli o haliyle bile herkesle şakalamayı, espri yapmayı severdi.
Hastalanmış ,hastaneye kaldırılmıştı. Sabahleyini, nabzını ve ateşini kontrol eden doktor der ki:
-Teyze maşallah çok iyisin. Nabız normal, ateş de yok. Vücut sıcaklığın 37 derece.
-Tohtor beğ oğlum, der Nene, bir türli ıssınamirem. Soyuhdan donirem. sen o otuz yedi dereceyi kırka elliye çıkart. Ücreti mühüm değil.
ELEYSE NİYE DURDUN?
Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor.
Kadın:
-Gardaş bu otubus İlice'ye gidir mi?
Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
-Heyir baci, getmez!
Kadın:
-Vış! eleyse niye durdun?
DALAN GUDİK DIRMANİR
Omuzları tilki kürklü bir hanımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken dadaşım
yanına gelir:
-Baci ,baci dalan gudik dırmanir.
Kadın kendisine laf atıldığını düşünerek:
-Terbiyesiz, der.
Dadaşım bozulur :
-Benene kıtlarsa kıtlasın !
BENNAM DAĞLARI
Erzurum’un en yüksek dağları hangisidir, yazılı sorusuna bir ö?renci “bennam dağları“
cevabını yazmıştı. Ö?retmen sınıfta çocuğu kaldırıp sordu :
-Oğlum nereden çıkardın Bennam dağlarını?
Erzurumlu olmayan öğrenci mahcup bir edayla :
-Ö?retmenim, soruyu bilmeyince yanımdakine sordum “BENNAM“ diye cevap verdi.
DALIMIZ GIZSIN
Erzurumlu cehennemi boylamıştır ama şikayetçi değildir. Hatta memnundur. Kapıyı sık sık açan ve açık bırakanlara rica eder:
-Aman, nevolur kapıyi mökkem örtün de bir dalımız gızsın.
VIŞŞ SENENE
Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:
-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?
Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!
FARZETKİ
Erzurum’da birisi tanıdık bir köylü dostuna misafirliğe gider. Ev
sahibi izzet ikramda bulunur. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer
elması getirir. Bu kadar çok ikramdan mahcup olan misafir :
-Ağa ne zehmet ettin, bunlara ne lüzum vardi, deyince, köylü:
-Ne zehmeti efendi farzet ki müsürlüge töhmüşem öküzler yiyir.
NE TİLKİSİ?
Tebrizkapı civarında bir camide müezzinlik yapan Emin Hafiz, darlandıkça uydurduğu firkete ile yardım kasasından kağıt paraları aşırmaktadır.
İmam Efendi, kasadan sürekli bozuk para çıkmasına bir anlam veremez ve işi kolaçan ettiğinde durumu anlar. Münasip bir lisanla bunu Emin Hafiz'e söyler:
-Hafiz, diyirem ecep bu kasaynan bir tilki mi oynir?
Tilkiliği kendine yediremeyen Emin Hafiz, elini yumruk yapıp göğsüne vura vura:
-Ne tilkisi Hocam, bu aslan bu aslan.
YOLÇİ
Saf bir Erzurum'lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
-Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?
TÜRKÜLERİMİZ
TÜRKÜLERİMİZ
YEMEN TÜRKÜSÜ
Mızıka çalındı, düğün mü sandın Al beyaz bayrağı gelin mi sandın Yemen'e gideni gelir mi sandın
Dön gel ağam, dön gel dayanamiram Uyku, gaflet basmış, uyanamiram Ağam öldüğüne inanamiram
Ağamı yolladım Yemen eline Çjfte tabancalar takmış beline Ayrılmak olur mu taze geline
Akşam olur mumlar yanar karşımda Bu ayrılık cümle âlem başında Gündüz hayalimde, gece düşümde
Koyun gelir, kuzusunun adı yok Sıralanmış küleklerin südü yok Ağamsız da bu yerlerin tadı yok
SARIGELİN TÜRKÜSÜ
Erzurum çarşı Pazar, Leylim aman aman, Leylim aman aman, Leylim aman aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer, Hop ninen ölsün sarı gelin aman, Sarı gelin aman suna yarim
Palandöken yüce dağ, Leylim aman aman, Leylim aman aman, Leylim aman aman sarı gelin
Altı mor sümbüllü bağ, Hop ninen ölsün sarı gelin aman, sarı gelin aman
Seni vermem ellere, Leylim aman aman. Leylim aman Leylim aman sarı gelin
Niceki bu canım sağ, Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman. Sarı gelin.
KEVENK YOLU TÜRKÜSÜ
Kevengin yollarında, Çimeydim göllerinde, ilik düğme olaydım, O yarin kollarında
Kız yandan yandan yandan Severim seni candan
Kevenk yolu bu mudur Testi dolu su mudur Gittin ki tez gelesin Tez gelişin bu mudur
Kız yandan yandan yandan Severim seni candan.
KÖMÜR GÖZLÜM TÜRKÜSÜ
Kömür gözlüm ne gezersin bu bağda Bu bağ bizim güzellerin bağıdır
Aklan uyup yuva yapma bu bağda Felek vurur yurdun, yuvan dağılır
Kömür gözlüm bu yerlerden gidersem Hoşça geçin yârân ile eşinen
Gurbet elde kem haberin alırsam Döğünürüm kara bağrım taşınan
HUMAKUŞU
Yavri, yavri huma kuşu yükseklerde seslenir
Ağa yâr goynunda bir çift suna beslenir
Yavri yavri sen ağlama kirpiklerin ıslanır
Ağam ben ağlim ki deli gönül Uslanır
Yavri yavri sen bağ ol ki ben bahçende gül olim
Ağam layıkımdır yanim yanim kül olim
Yavri yavri sen efendim ben gapında gul olim
YEMEN TÜRKÜSÜ
Mızıka çalındı, düğün mü sandın Al beyaz bayrağı gelin mi sandın Yemen'e gideni gelir mi sandın
Dön gel ağam, dön gel dayanamiram Uyku, gaflet basmış, uyanamiram Ağam öldüğüne inanamiram
Ağamı yolladım Yemen eline Çjfte tabancalar takmış beline Ayrılmak olur mu taze geline
Akşam olur mumlar yanar karşımda Bu ayrılık cümle âlem başında Gündüz hayalimde, gece düşümde
Koyun gelir, kuzusunun adı yok Sıralanmış küleklerin südü yok Ağamsız da bu yerlerin tadı yok
SARIGELİN TÜRKÜSÜ
Erzurum çarşı Pazar, Leylim aman aman, Leylim aman aman, Leylim aman aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer, Hop ninen ölsün sarı gelin aman, Sarı gelin aman suna yarim
Palandöken yüce dağ, Leylim aman aman, Leylim aman aman, Leylim aman aman sarı gelin
Altı mor sümbüllü bağ, Hop ninen ölsün sarı gelin aman, sarı gelin aman
Seni vermem ellere, Leylim aman aman. Leylim aman Leylim aman sarı gelin
Niceki bu canım sağ, Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman. Sarı gelin.
KEVENK YOLU TÜRKÜSÜ
Kevengin yollarında, Çimeydim göllerinde, ilik düğme olaydım, O yarin kollarında
Kız yandan yandan yandan Severim seni candan
Kevenk yolu bu mudur Testi dolu su mudur Gittin ki tez gelesin Tez gelişin bu mudur
Kız yandan yandan yandan Severim seni candan.
KÖMÜR GÖZLÜM TÜRKÜSÜ
Kömür gözlüm ne gezersin bu bağda Bu bağ bizim güzellerin bağıdır
Aklan uyup yuva yapma bu bağda Felek vurur yurdun, yuvan dağılır
Kömür gözlüm bu yerlerden gidersem Hoşça geçin yârân ile eşinen
Gurbet elde kem haberin alırsam Döğünürüm kara bağrım taşınan
HUMAKUŞU
Yavri, yavri huma kuşu yükseklerde seslenir
Ağa yâr goynunda bir çift suna beslenir
Yavri yavri sen ağlama kirpiklerin ıslanır
Ağam ben ağlim ki deli gönül Uslanır
Yavri yavri sen bağ ol ki ben bahçende gül olim
Ağam layıkımdır yanim yanim kül olim
Yavri yavri sen efendim ben gapında gul olim
ERZURUM YEMİNLERİMİZ
ERZURUM YEMİNLERİMİZ
Yemin, tarihin her devrinde çeşitli toplumlarda kutsal değerler üzerine; dile gelmiş, sosyal hayatın bir parçası olmuştur. Ülkemizde yemin, daha çok Allah, Kur'an, Namus, Bayrak, Vicdan, Silah gibi kavramlar üzerine yapılmaktadır. Erzurum ve çevresinden seçtiğimiz birkaç örnek veriyoruz.
Allah belamı versin
Başına kara gelsin.
Cehennemde yanayam
Cin çarpsın
Dilim lal olsun
Evim başıma yıkılsın
Evlâtlarımdan bulayım
Evlâtlarımın hayrını görmiyeyim
Evlâtlarımın ölüsünü öpeyim
Gâvur tohumi olim
Gözüm kapansın
İki gözüm önüme aksın
Kocamın ölüsünü öpim
Kocam ölsün
Kur'an çarpsın
Lal olayım
Medine dilencisi olayım
Mezara girim
Mum gibi sönim
Nimet beni çarpsın
Ocağım batsın
Ölüm çıhsın
Rahmet yüzi görmiyeyim.
Yurdum Yuvam sönsün
Yemin, tarihin her devrinde çeşitli toplumlarda kutsal değerler üzerine; dile gelmiş, sosyal hayatın bir parçası olmuştur. Ülkemizde yemin, daha çok Allah, Kur'an, Namus, Bayrak, Vicdan, Silah gibi kavramlar üzerine yapılmaktadır. Erzurum ve çevresinden seçtiğimiz birkaç örnek veriyoruz.
Allah belamı versin
Başına kara gelsin.
Cehennemde yanayam
Cin çarpsın
Dilim lal olsun
Evim başıma yıkılsın
Evlâtlarımdan bulayım
Evlâtlarımın hayrını görmiyeyim
Evlâtlarımın ölüsünü öpeyim
Gâvur tohumi olim
Gözüm kapansın
İki gözüm önüme aksın
Kocamın ölüsünü öpim
Kocam ölsün
Kur'an çarpsın
Lal olayım
Medine dilencisi olayım
Mezara girim
Mum gibi sönim
Nimet beni çarpsın
Ocağım batsın
Ölüm çıhsın
Rahmet yüzi görmiyeyim.
Yurdum Yuvam sönsün
BİLMECELER
BİLMECELER
Erzurum'da bilmeceye "mesel" denir. Eskiden uzun kış gecelerinde kadınlar ve erkekler ayrı ayrı yerlerde toplanır, eğlenir, birbirlerine hikaye anlatır, mesel sorar, yüzük oyunu oynarlardı. Erkekler veya bayanlar arasında "herfene" düzenlendiği de olurdu. Herfene yapıldığı gün; her ev kendisine verilen yemeği yapar, akşam üzeri toplantı yerine gidilirdi. Yemekler yenir, çaylar-kahveler içilir, daha sonra buğdaydan yapılan kavurga gibi yiyecekler ortaya çıkartılırdı.
Herfene sonunda yapılan eğlencelerden en çok ilgi çekenlerin başında yörede "mesel" denilen bilmecelerin sorulması gelirdi. Bilmece sorulmasının bir usulü vardı. Bilmeceyi soran karşısındakine "bil bakalım" dedikten sonra bir düşünme ve çözme zamanı bırakırdı. Cevap vermekte güçlük çeken, birtakım ip uçlan İster, Bunun için karşı sorular yöneltirdi. "Canlı mı, cansız mı?" "Yenilir mi, içilir mi?" gibi sorulara karşılık bilmececi "yenilir" veya "İçilir" diye açıklamalarda bulunurdu.
Bu açıklamalarla çözüme gidilmezse "satın alınır mı. alınmaz mı?", "canlı mı, cansız mı?" gibi farklı sorular sorulabilirdi.
Bazen de topluluk iki gruba ayrılarak karşılıklı sorular sorar, cevap beklerler. Bu durumda yenilen taraf, yenen tarafa ziyafet vermek zorunda kalırdı.
Sayıları oldukça kabarık olan Erzurum bilmecelerinin bir bölümünü veriyoruz:
Ak tavuk suya dalar (Pirinç)
Geldi bişe konak oldu (Çadır)
Ateşi yakar, pekmezi akar (Çıra)
Atlayarak yürür, patlayarak ölür (Pire)
Atlı kantar, et tartar (Küpe)
Beti giderim o gider (Gölge)
Bir küçücük mil taşı dolanır dağı taşı (Göz)
Bir yerinden girilir, üç yerinden çıkılır (Gömlek)
Biz biz idik, Otuziki kız idik, Ezildik, büzüldük Bir duvara dizildik (Dişlerimiz)
Canlı gider, cansız kovalar (Araba)
Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin iane (Nar)
Çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz, tadına doyulmaz (Uyku)
Çıngıllı hamam Kurnası tamam Bir gelin aldım Babası imam (Saat)
Dalda durur, elde durmaz (Kuş)
Dam üstünde kalaylı tas (Ay)
Derisi var, kanı yok (Körük)
Elde yapılır, ette asılır (Küpe)
Ey melez melez Tandır başına gelemez Gelse geri dönmez, Kayadır, taştır, Bunu bilmeyenin Avradı boş olur (Elmas)
Gece gider üşümez, Gündüz gider üşenmez, Beline kuşak kuşanmaz (Nehir)
Her eve anahtarsız girer (Rüzgar)
Hey ne idim ne idim, Samur kürklü bey idim, Felek bent şaşırttı, Kızgın küle düşürdü (Kestane)
İçi ateş. dışı taş biri kuru, biri yaş (Dünya)
İki arkadaş birbirini kovalar (Gece-Gündüz)
İki merek, bir direk (Burun)
Kara kaşık, duvara yapışık (Kırlangıç)
Karanlık kapının kurdu, Vurdu kapıyı kırdı, Biri içeri girdi İkisi kapıda durdu (Hırsız)
Küçük mezar Dünyayı gezer (Ayakkabı)
Mavi atlas İğne batmaz makas kesmez terzi biçmez (Gökyüzü)
Min min minare, Dibi daire, Yüzbin çiçek Bir lale (Ay, gök, yıldızlar)
Ninenin etekleri, Süpürür sokakları Onay yatar İki ay Kalkar Feneri yakar (Ateş Böceği)
O odanın içinde Oda onun içinde (Ayna)
Üstü çayır biçerem Altı göze içerem (Koyun)
Erzurum'da bilmeceye "mesel" denir. Eskiden uzun kış gecelerinde kadınlar ve erkekler ayrı ayrı yerlerde toplanır, eğlenir, birbirlerine hikaye anlatır, mesel sorar, yüzük oyunu oynarlardı. Erkekler veya bayanlar arasında "herfene" düzenlendiği de olurdu. Herfene yapıldığı gün; her ev kendisine verilen yemeği yapar, akşam üzeri toplantı yerine gidilirdi. Yemekler yenir, çaylar-kahveler içilir, daha sonra buğdaydan yapılan kavurga gibi yiyecekler ortaya çıkartılırdı.
Herfene sonunda yapılan eğlencelerden en çok ilgi çekenlerin başında yörede "mesel" denilen bilmecelerin sorulması gelirdi. Bilmece sorulmasının bir usulü vardı. Bilmeceyi soran karşısındakine "bil bakalım" dedikten sonra bir düşünme ve çözme zamanı bırakırdı. Cevap vermekte güçlük çeken, birtakım ip uçlan İster, Bunun için karşı sorular yöneltirdi. "Canlı mı, cansız mı?" "Yenilir mi, içilir mi?" gibi sorulara karşılık bilmececi "yenilir" veya "İçilir" diye açıklamalarda bulunurdu.
Bu açıklamalarla çözüme gidilmezse "satın alınır mı. alınmaz mı?", "canlı mı, cansız mı?" gibi farklı sorular sorulabilirdi.
Bazen de topluluk iki gruba ayrılarak karşılıklı sorular sorar, cevap beklerler. Bu durumda yenilen taraf, yenen tarafa ziyafet vermek zorunda kalırdı.
Sayıları oldukça kabarık olan Erzurum bilmecelerinin bir bölümünü veriyoruz:
Ak tavuk suya dalar (Pirinç)
Geldi bişe konak oldu (Çadır)
Ateşi yakar, pekmezi akar (Çıra)
Atlayarak yürür, patlayarak ölür (Pire)
Atlı kantar, et tartar (Küpe)
Beti giderim o gider (Gölge)
Bir küçücük mil taşı dolanır dağı taşı (Göz)
Bir yerinden girilir, üç yerinden çıkılır (Gömlek)
Biz biz idik, Otuziki kız idik, Ezildik, büzüldük Bir duvara dizildik (Dişlerimiz)
Canlı gider, cansız kovalar (Araba)
Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin iane (Nar)
Çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz, tadına doyulmaz (Uyku)
Çıngıllı hamam Kurnası tamam Bir gelin aldım Babası imam (Saat)
Dalda durur, elde durmaz (Kuş)
Dam üstünde kalaylı tas (Ay)
Derisi var, kanı yok (Körük)
Elde yapılır, ette asılır (Küpe)
Ey melez melez Tandır başına gelemez Gelse geri dönmez, Kayadır, taştır, Bunu bilmeyenin Avradı boş olur (Elmas)
Gece gider üşümez, Gündüz gider üşenmez, Beline kuşak kuşanmaz (Nehir)
Her eve anahtarsız girer (Rüzgar)
Hey ne idim ne idim, Samur kürklü bey idim, Felek bent şaşırttı, Kızgın küle düşürdü (Kestane)
İçi ateş. dışı taş biri kuru, biri yaş (Dünya)
İki arkadaş birbirini kovalar (Gece-Gündüz)
İki merek, bir direk (Burun)
Kara kaşık, duvara yapışık (Kırlangıç)
Karanlık kapının kurdu, Vurdu kapıyı kırdı, Biri içeri girdi İkisi kapıda durdu (Hırsız)
Küçük mezar Dünyayı gezer (Ayakkabı)
Mavi atlas İğne batmaz makas kesmez terzi biçmez (Gökyüzü)
Min min minare, Dibi daire, Yüzbin çiçek Bir lale (Ay, gök, yıldızlar)
Ninenin etekleri, Süpürür sokakları Onay yatar İki ay Kalkar Feneri yakar (Ateş Böceği)
O odanın içinde Oda onun içinde (Ayna)
Üstü çayır biçerem Altı göze içerem (Koyun)
ERZURUM MASALLARI
ERZURUM MASALLARI
Anadolu Türk diyolektolojisi üzerinde çalışan Prof.Dr. Ahmet Caferoglu dil malzemesi vermek maksadıyla İlk defa 1942 yılında Erzurum'a ait iki masalı yazıya geçirmiştir, "Ehmet Bezircan" ve "Serencem" adlı bu iki masal Erzurum'un Pasinler İlçesine bağlı Sürbahan köyünden derlenmiştir.
KÖSE HİKAYESİ
Bir varmış, bir yokmuş. Pasinler tarafında bir kövde bir köse ailesi yaşarmış. Köse'nin bir oğli varmış. Oğlan Anasının yahasını tutmuş ki "Babama de beni eversin" Anası da erine "Hal bele İken bele. oğlan evlanmah istir." diyir. Buni diyende gocası diyir ; "Mademki evlanmah. Isdır. Götürsün sehere öküzi satsın parasını getirsin, onun parasıyınan başını bagliyah," Gari gidir, gocasının söylediklerini oğluna annadir; "Baban dedi ki sabahtan öküzi sehere götürsün satsın, parasını getirsin oni everim" Buni diyende oğlan sevünir. sabahı dar edir." Öküzü ahurdan cihardır, öğüne gatir, şehrin yoluni dutir. Şehirde de yeddi tene menşur yüz köse varmış. Bu köseler şehrin dışarısındaki yollara dagılir. yollardan gelip geçenleri gandırır, mallarını yoh fiyetten alirlarmış. Oğlanın babasının adı Hasan İmiş. Hasan da çoh menşur bir köseyimiş. Oğlan seherin yoluni yari edende garşısına İki köse çıhır. Bunlar bahirlar ki oğlan birez sevoya benzir. "Bele nereye gidirsen" deyirler.
Ökizi satmiya götürirem
Ne istirsen, biz alah
"On panknot verin" diyende, kösenin biri diyir ki: "Ey hoş fiyeti de ey amma bu öküzün bir gusuri var."
"Neymiş gusuri hele diyin bahim". Köse diyir ki: "Bu öküzün boynuzları coh sivri. Alan adam alaf verende başıni bir sallasa adamın gözüni çıkardır. sufatını dağıdır.
Oğlan bu sözleri dinlir. öküze "ho" diyir. Birez ilerliyende; "Ola ben ne edim. nasıl edim" diyir. Yerden bir daş almasiyinan öküzün iki boynuzuni da gırir. O hışdlk öküz olir kolik. Bele bu vaziyette yoluna devam edende garşısına İki tene köse daha çıhır. Bu köseler de öbürlerindenmiş. Oğlani birez saf göriller. Gandınp Öküzü elinden almah isdirler: "Bele nereye gidirsen deliganlı?" diyirler.
Anbu öküzü götirirem ki şeherde satim
Ne lstirsen? Biz alah,
"On panknot verin yeter" diyir. Oğlan bele diyende köseler diyirler ki: "Öküzün değeri var. on pankinot eder. daha fazla da eder. Fiyeti de ey .hoş amma bu Öküzün bir gusuru var." "Neresinde bir gusuri var. hele gösterin" diyende Köseler diyir ki; "Bu öküzün dudahları coh. loşo alaf yiyende etrafa sıçradır.''
Oğlan köselere peki diyir, öküzü öğüne gatir. Birez gelende cebinden piçaği çıhardlr. öküzün iki dudağını da dibinden kesir. Tebi öküz al ganlar içinde galir. Bele bu veziyette giderken gine garşısına iki köse çıhır: "Deliganli hele eylen, bele nere gidirsen?"
Anbu öküzi şehirde satmiya götürirem
Vola ne ey bir öküzmüş bu öküz.
Ne istisen biz alah,
On panknot isdirem.
Ey. öküze göre fiyati bişey değil, ama bu öküzün bir gusuri var, o da olmasa misli menendi bulunmaz.
-Neymiş gusuri?
-Bu öküzün pocçigi çoh uzun, Bir sallasa etrafi berbad eder.
Bu sözleri dinledikten sonra köselerden ayrılan oğlan, şehre yahlaşdıgı yerde gene piçagını çıgardir. öküzün poçcığini dibinden kesir. Beçare öküz onca gan ziyan edir ki artık feri fesi kesilir, daha yürlyemlr. düşir ölir. Öküz ölende oğlan diyir ki: "O ki satamadım, bari derisini köve götürüm." Öküzi soyir derisini heybesine goyir köye götürir. Babası Hasan Aga. oğlani görende sorir;
-Ola ne ettin?
-Heç baba. Ökiz öldi
"Nasıl oldu bu iş?" diyende, oğlan "Hal bele iken bele" diyir. köselerin yaptıklarını bir bir babasına annadir. Köse Hasan öbürlerinden daha yaman bir köseymiş. Ogluni dinnedikten sora: "Ya ele mi bahah. ki el mi yaman, bey mi?" diyir. Ertesi gün sabah, açılanda garisına diyir ki: "Hele esşegi çıkart, ben bögün şehire gidecagam" Eşşegi çıkardirlar. Köse Hasan, oğlanın tarif ettiği yere yaklaşanda eşşegin gerisine bir tene altın tepir. Birez sonra köseler. Köse Hasan'ın öğini kesirler amma bunlar onun da bir köse olduguni bülmirler.
Aga uğur ola. nere gidirsen?
Anbu eşsegi satmiya götürirem.
Ne istirsen? Biz alah.
Yüz pankınot.
Aga bir eşşek de yüz pankınot ede. Hele olacağına de de alah
"Ahlız keserse, benim eşşeğimin değeri yüz pankınottur." diyir ve hama eşşegi modullir Modulliyanda eşşek hama "vırt" edir, arkasından altınlari dışari atir. Köseler buni görende şaşırırlar. "Bu nasıl iş" diyirler. Köse Hasan yere düşen altını alir. temizlir dizine sürir parlatır, kesesine goyir. Buni gören köseler diyirler ki
Hele dur aga bu eşşek her vahıt mı altın cihardır?
Benim eşşegiin âdeti beledir, her vahit çıharır.
Bu İş nasıl olir? Hele annat.
Bu eşsegi bir yere gabatacahsın. bir hafta heç yanına ugamiyacaksan, bir
hafta sora cıhanp bir modulladın mi, gördüğüz gibi altın cihardır.
Köse Hasan bele diyende öbürleri dinnirler. dinnirler birbirlerinen pısır kısır gonuşduhdan sora diyirler ki: "Gel bu eşsegi bize yetmiş pankınota ver."
Ne başınızı agırdim. Köse Hasan; vur. dut eşsegi dohsan pankınota köselere satir, paraları cebine goyir, köyüne gelir.
Köse Hasan kövünde olsun, biz gelah eşşegi alan köselere: Köseler, eşsegi alır almaz götürir bir boş merege gabadirlar. Bir hafta heç yanına ugramirlar. Bir hafta sonra gidirler zirzanın üstündeki asma kilidi açirlar, gapiyi itilirler amma gapi bir türll açılmir. Meğer eşşek acından gebermiş. gapının ardasına yıhılmış. Ne İse, zorlanirlar. gapiyi açirlar, eşşegin cendegini dişari atirlar. Köse
Hasan'a verir verişdirir. "Helbet sen elimize geçersen, biz de sene edeceğimizi bülürük' diyirler.
Biz gelek Hasan'a... Köse Hasan köve gelende, yoldan İki tene tilki enigi alir eve gelir. Garısına diyir ki: "Bah beni ey dinne. Ben bele iken bele ettim. Şimdi o köseler gelende onlara bir oyun oyniyacayıh" Bele diyende garısı diyir ki: "Gine kim bülür nasıl bir şeytanlıh düşünmüşsendlr, hele annat. Hasan diyir ki: "Bah şimdi o adamlar gelende diyacahsan ki Hasan tarlada çalışir. Ben bu tilkilerden birini senin yanına bırahacagam. Öbür tilkiyi de tarlaya götürecağam. Sen evde bir ayran aşı, bir guşgana dolma, birez de pilav yap hazır et. Köseler gelende ben onların yanında benim tilkinin kulağına diyecagam ki. eve get söyle. hanım şu şu yemekleri bişirsün, misafirim var." Emi?
-ee...
Tebi tilkiyi puhardanda gacıp gidecektir. Ondan sorasına garışma. Köse Hasan hilesini garısına annatanda garısı. "pekey" diyir. Herif de tarlaya gidir. Aradan bir saat mı geçir, iki saat mı geçir, hilâf olmasın gapı dögllir, Dögülende gar Sövenin deliğinden bahir ki köseler gelmiş:
-Kim o?
Hasan Aga evde mi?
Heyir evde yoh
Ya nere gitmiş?
anu garşıdaki tarlada çalışir.
Köseler "pekey" diyir. Hasan'ın yanına gidirler - Selâm-eleykûmüselâmdan sonra köseler diyirler ki:
Bize sattığın eşşek öldi.
Vah.! Çoh yazık. Nasıl ettiz ki öldi?
Bir hafta yanına uğramadıh.
Yanına ot, su goyduz mu?
Heyir goymadıh
Vah vah zavallı essek, demek ki acından ölmüş. Acıdım, çoh acıdım amma
ne edek canız sağ olsun, o ki olan olmuş üzülmeyin. Buriya gelmişken bize gidah
bir yemek yiyah sora gidin.
'Yoh. yoh eziyete düşme" diyende Köse Hasan, adamların yanında, arabanın goluna bağlı bulunan tilkinin gulagına onnann duyacağı bir sesle diyir ki' "Get eve söyle, de ki "Ağanın iki tene misafiri var. Çorba, dolma, pilav bişirsin. Bir saat sora gelecahlar." Bu sözleri tilkinin gulagına söyledikten sora. oni buhardır. Tilki adamın elinden kurtulanda tebi gaçir gidir. Köseler buni görir ecebe galirlar 'Tilki de İnsan dilinden anniya. bu nasıl iş? Hele bahah. soni nasıl cıhacah diyirler. Tarlada Hasan Agaynan birez yarenlik edirler. Birez sora Hasan diyir ki: "E... Ağalar, gahın gidah bir garnımızı doyurah."
Hep beraber toplanir. eve gidirler. Hasan Aga evden içeri girir. Köseler onun ardasından girende bahirlar ki tarladaki tilki havluda, evün içinde dolanir. Eyce şaşirirlar. Ne ise biraz sora Hasan'ın. tilkinin kulağına söylediği yemekler bir bir gelende köseler dayanamirlar. yemek yedikten sora diyirler ki:
Aga anbu tilkiye heyran olduh, gel buni bize sat.
Olmaz, bu tilki çoh merifetlidir. satamam.
Hasan tebi bu sözleriynen müşteri gızıştırir. birez gevüşek davrananda köseler israr edirler. "Gel sat. ne istirsen verah" Bunların ısrari üzerine Hasan da diyir ki peki mademki bunca istirsiz ikiyüz pankınot verin, tilkiyi alın götürün."
Ne başınızı ağırdım. Vur dut tilkiyi yüzaltmış pankınota alir gidirler. Köse Hasan'nan garısı arkalarından gülirler, sevünirler. Köseler de bir sevincinen tilkiyi alıp öteki köselerin yanına gidirler. Tilkinin merifetini annatirlar. Köselerin başi diyir ki ele İse en evvel tilkinin kulağına ben söylim, bizim eve yollim. yemeği bizde yiyah" Ötekiler, "olur" diyirler. Baş köse. tilkinin kulağına birşeyler söylir. Evde hanıma börekler, paklavalar ısmarlır. tilkiye: "haydi get" diyir. Tilki tebil adamdan gurtulur gurtulmaz gaçir gidir. Birez sora köseler toplanır, baş kösenin evüne yemek yemeye gidirler. Baş kösenin garisi diyir ki Heyir ola herif, bunca misafiri hebersiz neye getirdin?'
Nasıl hebersiz, tilki gelip söylemedi mi?
Ne tilkisi, sen ne gonişirsan, tilki de heber getire?
Köseler, üzüntüden birbirlerini suçliya dursunlar, biz gelah Köse Hasana
Köse Hasan, gansma diylr ki: "Bah_ gari bu herifler gene gelip beni bulacahlar. Ben sindi sene birşey ögretecagam ey dinne Carisi "pekey" diylr. Hasan diyir ki; "Ben senin boynuna bir bagarsah bağlıyacagam. Bağırsağın içine kan dolduracagam. Misafirler gelende ben sene yemekten sora derem ki hele gadayıf dolması da getir. Sen de dersen ki: 'Gadayıf dolması yapmadım.1 Benim yalandan hersim çıhar. Beni onların yanında yatırır keserern. sen de ölmüş gibi evvela çıtpınır sora cansız yatarsan sora adamlar sana acırlar. Ben de onlara derem ki: 'Mademki çoh üzülirslz. sizi üzüntüden gurtarim.' Anbu gamış düdögl getirir guiagan üç defa öttürürem. O zaman sen cana gelir ayağı gaharsan. Annadın mı?" Gan: "Herif senin bene ettiğin nedir?" dedikten sora "pekey" diyerek kabul edir. Yemekler yiyildikten sora Hasan Ağa. gansına diyir kt "Hele gadayıf dolması getir sofradan gahah.." Gansı dlyir ki: "Ben gadayıf dolması yapmadım?" Hasan Ağa. buna coh fena halde herslenlr. Hama orada belinden gemesini134 çıharir. garının boynuna basir. Garının boynundaki bagarsah deşilir. Ortalığa kan yayillr. Orada ki köseler buna coh üzilirler. "Aman aga ne ettin, bizim yüzümüzden cinayet işledin, vah. vah. coh. üzüldük" diyende. Hasan Ağa misafirlere diyir ki: "Bunca ki üzüldüz. durun ben buni dirildim." Bele dedigden sora gahlr terekten bir tene küçük kamış düllük135 getirir, yerde cansız yatan gansının kulağına bir defa öttürlr Öttürmez gari çift sıççırir ayağa gahlr. Oradakiler de hayret edirler. Birez sora bu düllüge lallp olirlar. Ne başızl agırdlm Köse Hasan bu dülligi de ey bir para İle onlara satir. Düllügi olan köseler gelir evlerlnde ganlannı birer birer kesirler, düllük heç birini dirilımeyince gene Hasan Aga'nın kövünün yoluni dutirlar.
Köse Hasan. Öteki köselerin gene köve geleceklerini, bu defa canini gurtaramiyacagınl anlir. yeni bir oyun hazırlir. Gansma dlylr ki: "Bah garl. bu herifler gelir beni sorarlarsa sen ağliyarah de ki. "Hasan öldi." Ben bir mezer yaptırıp içine gireceğam. Onlar mezerimi görür, öldüğüme İnanırlarsa gurtuluruh_." Gansı "pekey" diylr.
Aradan coh geçmlr. Yeddt köse toplanır, köve gelirler. Hışmınnan Hasan'm kapısın! çalirlar. Gansi kederli kederli: "Kim o?" diylr.
- Hasan Aga yoh mi?
-Vay canım cıha Hasan Aga öleli 48 saat oldl
Gari bunları söyleyende kaprom anhasında yalandan aglir. Köseler buni dinnediklen sora diyirler ki:
-Buraya gelmişken gidah bari mezerinde bir fatiha ohiyah.
Gabristana gidirler, sıraya düzülir fatiha ohiyanda baş köse bahir ki. mezerin uç yerinde bir delik var. Meğer Hasan orayı nefes deliği goymuş. Baş köse arkadaşlarına diyir ki
-Vola hele mezeri açın. ben bu delikten şüpelendim
Köseler mezeri açirlar ki Hasan mezerin ortasında oturir. " sensen bize bu oyunları oyniyan" diyerek Hasan'i dutir bir çuvalın İçine goyir götürirler. Götürende bahirlar ki uzahdan davul çalınir, atlılar gaynaşir. bir şenlik bir şamata gelir. Yanlarına gidirler ki düğün olir. Hasan'ın bulunduğu çuvalı bir ağaca bağlir, düğüne gidirler. Hasan-bahir ki gettiler. kendi kendine devamlı olarak: "istemirem, lstemirem, istemirem" diyir. O sırada sürüsü ile geçen bir çoban bu sese gulaklanir. Çuvalın yanına gelir ki, içindeki adam boyuna "istemirem. lstemirem" diyir.
Neyi istemirsen baba. sen kimsen
Ah benim gardaşım, nasıl annadlm, bene begin gizini vermek istediler,
almadım. Beni bu çuvala goydular. Ben oni istemirem.
-Vola sen ne ahılsız adamsan. insan begin gızınıı almaz mi ?
-Eğer sen istersen, gel çuvala gir. Senin elbiselerini de bene ver. Beg'in gizini
sen al.
Hasan bele diyende çobanın ahlı yatir. "He" diyir. Çoban çuvala girir. Hasan çoban gıyafetlnde sürüyi alir gidir.
Biz gelah yeddi köseye. Köseler düğünden dönirler ki çuval yerinde durir. İçindeki boyuna "beni cihardın ben aliram, begin gizini almıya razı oldum, ben alacağam." diye gonuşir. Köseler diyirler ki Hasan ahlını oynatmış. Çuvalı alir getirir Çobandede körpüsünden aşşaği atirlar. "Di get, geber. senin yanan buhartmadıh ya!" diyirler
Anadolu Türk diyolektolojisi üzerinde çalışan Prof.Dr. Ahmet Caferoglu dil malzemesi vermek maksadıyla İlk defa 1942 yılında Erzurum'a ait iki masalı yazıya geçirmiştir, "Ehmet Bezircan" ve "Serencem" adlı bu iki masal Erzurum'un Pasinler İlçesine bağlı Sürbahan köyünden derlenmiştir.
KÖSE HİKAYESİ
Bir varmış, bir yokmuş. Pasinler tarafında bir kövde bir köse ailesi yaşarmış. Köse'nin bir oğli varmış. Oğlan Anasının yahasını tutmuş ki "Babama de beni eversin" Anası da erine "Hal bele İken bele. oğlan evlanmah istir." diyir. Buni diyende gocası diyir ; "Mademki evlanmah. Isdır. Götürsün sehere öküzi satsın parasını getirsin, onun parasıyınan başını bagliyah," Gari gidir, gocasının söylediklerini oğluna annadir; "Baban dedi ki sabahtan öküzi sehere götürsün satsın, parasını getirsin oni everim" Buni diyende oğlan sevünir. sabahı dar edir." Öküzü ahurdan cihardır, öğüne gatir, şehrin yoluni dutir. Şehirde de yeddi tene menşur yüz köse varmış. Bu köseler şehrin dışarısındaki yollara dagılir. yollardan gelip geçenleri gandırır, mallarını yoh fiyetten alirlarmış. Oğlanın babasının adı Hasan İmiş. Hasan da çoh menşur bir köseyimiş. Oğlan seherin yoluni yari edende garşısına İki köse çıhır. Bunlar bahirlar ki oğlan birez sevoya benzir. "Bele nereye gidirsen" deyirler.
Ökizi satmiya götürirem
Ne istirsen, biz alah
"On panknot verin" diyende, kösenin biri diyir ki: "Ey hoş fiyeti de ey amma bu öküzün bir gusuri var."
"Neymiş gusuri hele diyin bahim". Köse diyir ki: "Bu öküzün boynuzları coh sivri. Alan adam alaf verende başıni bir sallasa adamın gözüni çıkardır. sufatını dağıdır.
Oğlan bu sözleri dinlir. öküze "ho" diyir. Birez ilerliyende; "Ola ben ne edim. nasıl edim" diyir. Yerden bir daş almasiyinan öküzün iki boynuzuni da gırir. O hışdlk öküz olir kolik. Bele bu vaziyette yoluna devam edende garşısına İki tene köse daha çıhır. Bu köseler de öbürlerindenmiş. Oğlani birez saf göriller. Gandınp Öküzü elinden almah isdirler: "Bele nereye gidirsen deliganlı?" diyirler.
Anbu öküzü götirirem ki şeherde satim
Ne lstirsen? Biz alah,
"On panknot verin yeter" diyir. Oğlan bele diyende köseler diyirler ki: "Öküzün değeri var. on pankinot eder. daha fazla da eder. Fiyeti de ey .hoş amma bu Öküzün bir gusuru var." "Neresinde bir gusuri var. hele gösterin" diyende Köseler diyir ki; "Bu öküzün dudahları coh. loşo alaf yiyende etrafa sıçradır.''
Oğlan köselere peki diyir, öküzü öğüne gatir. Birez gelende cebinden piçaği çıhardlr. öküzün iki dudağını da dibinden kesir. Tebi öküz al ganlar içinde galir. Bele bu veziyette giderken gine garşısına iki köse çıhır: "Deliganli hele eylen, bele nere gidirsen?"
Anbu öküzi şehirde satmiya götürirem
Vola ne ey bir öküzmüş bu öküz.
Ne istisen biz alah,
On panknot isdirem.
Ey. öküze göre fiyati bişey değil, ama bu öküzün bir gusuri var, o da olmasa misli menendi bulunmaz.
-Neymiş gusuri?
-Bu öküzün pocçigi çoh uzun, Bir sallasa etrafi berbad eder.
Bu sözleri dinledikten sonra köselerden ayrılan oğlan, şehre yahlaşdıgı yerde gene piçagını çıgardir. öküzün poçcığini dibinden kesir. Beçare öküz onca gan ziyan edir ki artık feri fesi kesilir, daha yürlyemlr. düşir ölir. Öküz ölende oğlan diyir ki: "O ki satamadım, bari derisini köve götürüm." Öküzi soyir derisini heybesine goyir köye götürir. Babası Hasan Aga. oğlani görende sorir;
-Ola ne ettin?
-Heç baba. Ökiz öldi
"Nasıl oldu bu iş?" diyende, oğlan "Hal bele iken bele" diyir. köselerin yaptıklarını bir bir babasına annadir. Köse Hasan öbürlerinden daha yaman bir köseymiş. Ogluni dinnedikten sora: "Ya ele mi bahah. ki el mi yaman, bey mi?" diyir. Ertesi gün sabah, açılanda garisına diyir ki: "Hele esşegi çıkart, ben bögün şehire gidecagam" Eşşegi çıkardirlar. Köse Hasan, oğlanın tarif ettiği yere yaklaşanda eşşegin gerisine bir tene altın tepir. Birez sonra köseler. Köse Hasan'ın öğini kesirler amma bunlar onun da bir köse olduguni bülmirler.
Aga uğur ola. nere gidirsen?
Anbu eşsegi satmiya götürirem.
Ne istirsen? Biz alah.
Yüz pankınot.
Aga bir eşşek de yüz pankınot ede. Hele olacağına de de alah
"Ahlız keserse, benim eşşeğimin değeri yüz pankınottur." diyir ve hama eşşegi modullir Modulliyanda eşşek hama "vırt" edir, arkasından altınlari dışari atir. Köseler buni görende şaşırırlar. "Bu nasıl iş" diyirler. Köse Hasan yere düşen altını alir. temizlir dizine sürir parlatır, kesesine goyir. Buni gören köseler diyirler ki
Hele dur aga bu eşşek her vahıt mı altın cihardır?
Benim eşşegiin âdeti beledir, her vahit çıharır.
Bu İş nasıl olir? Hele annat.
Bu eşsegi bir yere gabatacahsın. bir hafta heç yanına ugamiyacaksan, bir
hafta sora cıhanp bir modulladın mi, gördüğüz gibi altın cihardır.
Köse Hasan bele diyende öbürleri dinnirler. dinnirler birbirlerinen pısır kısır gonuşduhdan sora diyirler ki: "Gel bu eşsegi bize yetmiş pankınota ver."
Ne başınızı agırdim. Köse Hasan; vur. dut eşsegi dohsan pankınota köselere satir, paraları cebine goyir, köyüne gelir.
Köse Hasan kövünde olsun, biz gelah eşşegi alan köselere: Köseler, eşsegi alır almaz götürir bir boş merege gabadirlar. Bir hafta heç yanına ugramirlar. Bir hafta sonra gidirler zirzanın üstündeki asma kilidi açirlar, gapiyi itilirler amma gapi bir türll açılmir. Meğer eşşek acından gebermiş. gapının ardasına yıhılmış. Ne İse, zorlanirlar. gapiyi açirlar, eşşegin cendegini dişari atirlar. Köse
Hasan'a verir verişdirir. "Helbet sen elimize geçersen, biz de sene edeceğimizi bülürük' diyirler.
Biz gelek Hasan'a... Köse Hasan köve gelende, yoldan İki tene tilki enigi alir eve gelir. Garısına diyir ki: "Bah beni ey dinne. Ben bele iken bele ettim. Şimdi o köseler gelende onlara bir oyun oyniyacayıh" Bele diyende garısı diyir ki: "Gine kim bülür nasıl bir şeytanlıh düşünmüşsendlr, hele annat. Hasan diyir ki: "Bah şimdi o adamlar gelende diyacahsan ki Hasan tarlada çalışir. Ben bu tilkilerden birini senin yanına bırahacagam. Öbür tilkiyi de tarlaya götürecağam. Sen evde bir ayran aşı, bir guşgana dolma, birez de pilav yap hazır et. Köseler gelende ben onların yanında benim tilkinin kulağına diyecagam ki. eve get söyle. hanım şu şu yemekleri bişirsün, misafirim var." Emi?
-ee...
Tebi tilkiyi puhardanda gacıp gidecektir. Ondan sorasına garışma. Köse Hasan hilesini garısına annatanda garısı. "pekey" diyir. Herif de tarlaya gidir. Aradan bir saat mı geçir, iki saat mı geçir, hilâf olmasın gapı dögllir, Dögülende gar Sövenin deliğinden bahir ki köseler gelmiş:
-Kim o?
Hasan Aga evde mi?
Heyir evde yoh
Ya nere gitmiş?
anu garşıdaki tarlada çalışir.
Köseler "pekey" diyir. Hasan'ın yanına gidirler - Selâm-eleykûmüselâmdan sonra köseler diyirler ki:
Bize sattığın eşşek öldi.
Vah.! Çoh yazık. Nasıl ettiz ki öldi?
Bir hafta yanına uğramadıh.
Yanına ot, su goyduz mu?
Heyir goymadıh
Vah vah zavallı essek, demek ki acından ölmüş. Acıdım, çoh acıdım amma
ne edek canız sağ olsun, o ki olan olmuş üzülmeyin. Buriya gelmişken bize gidah
bir yemek yiyah sora gidin.
'Yoh. yoh eziyete düşme" diyende Köse Hasan, adamların yanında, arabanın goluna bağlı bulunan tilkinin gulagına onnann duyacağı bir sesle diyir ki' "Get eve söyle, de ki "Ağanın iki tene misafiri var. Çorba, dolma, pilav bişirsin. Bir saat sora gelecahlar." Bu sözleri tilkinin gulagına söyledikten sora. oni buhardır. Tilki adamın elinden kurtulanda tebi gaçir gidir. Köseler buni görir ecebe galirlar 'Tilki de İnsan dilinden anniya. bu nasıl iş? Hele bahah. soni nasıl cıhacah diyirler. Tarlada Hasan Agaynan birez yarenlik edirler. Birez sora Hasan diyir ki: "E... Ağalar, gahın gidah bir garnımızı doyurah."
Hep beraber toplanir. eve gidirler. Hasan Aga evden içeri girir. Köseler onun ardasından girende bahirlar ki tarladaki tilki havluda, evün içinde dolanir. Eyce şaşirirlar. Ne ise biraz sora Hasan'ın. tilkinin kulağına söylediği yemekler bir bir gelende köseler dayanamirlar. yemek yedikten sora diyirler ki:
Aga anbu tilkiye heyran olduh, gel buni bize sat.
Olmaz, bu tilki çoh merifetlidir. satamam.
Hasan tebi bu sözleriynen müşteri gızıştırir. birez gevüşek davrananda köseler israr edirler. "Gel sat. ne istirsen verah" Bunların ısrari üzerine Hasan da diyir ki peki mademki bunca istirsiz ikiyüz pankınot verin, tilkiyi alın götürün."
Ne başınızı ağırdım. Vur dut tilkiyi yüzaltmış pankınota alir gidirler. Köse Hasan'nan garısı arkalarından gülirler, sevünirler. Köseler de bir sevincinen tilkiyi alıp öteki köselerin yanına gidirler. Tilkinin merifetini annatirlar. Köselerin başi diyir ki ele İse en evvel tilkinin kulağına ben söylim, bizim eve yollim. yemeği bizde yiyah" Ötekiler, "olur" diyirler. Baş köse. tilkinin kulağına birşeyler söylir. Evde hanıma börekler, paklavalar ısmarlır. tilkiye: "haydi get" diyir. Tilki tebil adamdan gurtulur gurtulmaz gaçir gidir. Birez sora köseler toplanır, baş kösenin evüne yemek yemeye gidirler. Baş kösenin garisi diyir ki Heyir ola herif, bunca misafiri hebersiz neye getirdin?'
Nasıl hebersiz, tilki gelip söylemedi mi?
Ne tilkisi, sen ne gonişirsan, tilki de heber getire?
Köseler, üzüntüden birbirlerini suçliya dursunlar, biz gelah Köse Hasana
Köse Hasan, gansma diylr ki: "Bah_ gari bu herifler gene gelip beni bulacahlar. Ben sindi sene birşey ögretecagam ey dinne Carisi "pekey" diylr. Hasan diyir ki; "Ben senin boynuna bir bagarsah bağlıyacagam. Bağırsağın içine kan dolduracagam. Misafirler gelende ben sene yemekten sora derem ki hele gadayıf dolması da getir. Sen de dersen ki: 'Gadayıf dolması yapmadım.1 Benim yalandan hersim çıhar. Beni onların yanında yatırır keserern. sen de ölmüş gibi evvela çıtpınır sora cansız yatarsan sora adamlar sana acırlar. Ben de onlara derem ki: 'Mademki çoh üzülirslz. sizi üzüntüden gurtarim.' Anbu gamış düdögl getirir guiagan üç defa öttürürem. O zaman sen cana gelir ayağı gaharsan. Annadın mı?" Gan: "Herif senin bene ettiğin nedir?" dedikten sora "pekey" diyerek kabul edir. Yemekler yiyildikten sora Hasan Ağa. gansına diyir kt "Hele gadayıf dolması getir sofradan gahah.." Gansı dlyir ki: "Ben gadayıf dolması yapmadım?" Hasan Ağa. buna coh fena halde herslenlr. Hama orada belinden gemesini134 çıharir. garının boynuna basir. Garının boynundaki bagarsah deşilir. Ortalığa kan yayillr. Orada ki köseler buna coh üzilirler. "Aman aga ne ettin, bizim yüzümüzden cinayet işledin, vah. vah. coh. üzüldük" diyende. Hasan Ağa misafirlere diyir ki: "Bunca ki üzüldüz. durun ben buni dirildim." Bele dedigden sora gahlr terekten bir tene küçük kamış düllük135 getirir, yerde cansız yatan gansının kulağına bir defa öttürlr Öttürmez gari çift sıççırir ayağa gahlr. Oradakiler de hayret edirler. Birez sora bu düllüge lallp olirlar. Ne başızl agırdlm Köse Hasan bu dülligi de ey bir para İle onlara satir. Düllügi olan köseler gelir evlerlnde ganlannı birer birer kesirler, düllük heç birini dirilımeyince gene Hasan Aga'nın kövünün yoluni dutirlar.
Köse Hasan. Öteki köselerin gene köve geleceklerini, bu defa canini gurtaramiyacagınl anlir. yeni bir oyun hazırlir. Gansma dlylr ki: "Bah garl. bu herifler gelir beni sorarlarsa sen ağliyarah de ki. "Hasan öldi." Ben bir mezer yaptırıp içine gireceğam. Onlar mezerimi görür, öldüğüme İnanırlarsa gurtuluruh_." Gansı "pekey" diylr.
Aradan coh geçmlr. Yeddt köse toplanır, köve gelirler. Hışmınnan Hasan'm kapısın! çalirlar. Gansi kederli kederli: "Kim o?" diylr.
- Hasan Aga yoh mi?
-Vay canım cıha Hasan Aga öleli 48 saat oldl
Gari bunları söyleyende kaprom anhasında yalandan aglir. Köseler buni dinnediklen sora diyirler ki:
-Buraya gelmişken gidah bari mezerinde bir fatiha ohiyah.
Gabristana gidirler, sıraya düzülir fatiha ohiyanda baş köse bahir ki. mezerin uç yerinde bir delik var. Meğer Hasan orayı nefes deliği goymuş. Baş köse arkadaşlarına diyir ki
-Vola hele mezeri açın. ben bu delikten şüpelendim
Köseler mezeri açirlar ki Hasan mezerin ortasında oturir. " sensen bize bu oyunları oyniyan" diyerek Hasan'i dutir bir çuvalın İçine goyir götürirler. Götürende bahirlar ki uzahdan davul çalınir, atlılar gaynaşir. bir şenlik bir şamata gelir. Yanlarına gidirler ki düğün olir. Hasan'ın bulunduğu çuvalı bir ağaca bağlir, düğüne gidirler. Hasan-bahir ki gettiler. kendi kendine devamlı olarak: "istemirem, lstemirem, istemirem" diyir. O sırada sürüsü ile geçen bir çoban bu sese gulaklanir. Çuvalın yanına gelir ki, içindeki adam boyuna "istemirem. lstemirem" diyir.
Neyi istemirsen baba. sen kimsen
Ah benim gardaşım, nasıl annadlm, bene begin gizini vermek istediler,
almadım. Beni bu çuvala goydular. Ben oni istemirem.
-Vola sen ne ahılsız adamsan. insan begin gızınıı almaz mi ?
-Eğer sen istersen, gel çuvala gir. Senin elbiselerini de bene ver. Beg'in gizini
sen al.
Hasan bele diyende çobanın ahlı yatir. "He" diyir. Çoban çuvala girir. Hasan çoban gıyafetlnde sürüyi alir gidir.
Biz gelah yeddi köseye. Köseler düğünden dönirler ki çuval yerinde durir. İçindeki boyuna "beni cihardın ben aliram, begin gizini almıya razı oldum, ben alacağam." diye gonuşir. Köseler diyirler ki Hasan ahlını oynatmış. Çuvalı alir getirir Çobandede körpüsünden aşşaği atirlar. "Di get, geber. senin yanan buhartmadıh ya!" diyirler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)