CAFER AĞA
Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.
Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?
Cafer Ağa o akşam eve hergünkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:
-Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?
-Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!
VALİ
Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
-Baba, memlekette kaç vali gördün?
-On, onbeş vali hetirimdedir...
-Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
-Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!
-Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
-Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna
CERİYAN
Neriman Hanıma gelen misafir, evin kızını ortalıkta göremeyince sormuştu:
-Ayşe nerede, göremedim?
Ev sahibi hava akımını kastederek:
-Geçen gün sizin evde ceriyana kapılmış, hesde yatir içerde.
Bu söz üzerine misafir hanım öfkeyle:
-Viyh torpah başıma, bizim evde ceriyan ne arir? Sen de bülirsen ki biz kaz lambasi gullanirih!
AYAHLARAN
Küçük evinin bir odasında torunuyla oturan yaşlı kadın, evin diğer müştemilatını kiraya verecekti. Bakmaya gelenlere evini şöyle meth ediyordu:
-Bah ayahlaran burasi bir sofa, anburada iki ufah oda var. Anburada da ayahyoli. Ayahlaran
HELBET
Gürcükapıda sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanaşarak faytoncuyan "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu:
-Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar:
-"Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile binebülürsen!
HURDA NENE
Çeşitli hastalıklar, kazalar geçirmiş, bir gözünü kaybetmiş, romatizmadan beli bükülmüş, parmakları çarpılmış olduğundan mahalleli bu yetmişlik ihtiyara Hurda Nene adını takmıştı. Rahmetli o haliyle bile herkesle şakalamayı, espri yapmayı severdi.
Hastalanmış ,hastaneye kaldırılmıştı. Sabahleyini, nabzını ve ateşini kontrol eden doktor der ki:
-Teyze maşallah çok iyisin. Nabız normal, ateş de yok. Vücut sıcaklığın 37 derece.
-Tohtor beğ oğlum, der Nene, bir türli ıssınamirem. Soyuhdan donirem. sen o otuz yedi dereceyi kırka elliye çıkart. Ücreti mühüm değil.
ELEYSE NİYE DURDUN?
Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor.
Kadın:
-Gardaş bu otubus İlice'ye gidir mi?
Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
-Heyir baci, getmez!
Kadın:
-Vış! eleyse niye durdun?
DALAN GUDİK DIRMANİR
Omuzları tilki kürklü bir hanımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken dadaşım
yanına gelir:
-Baci ,baci dalan gudik dırmanir.
Kadın kendisine laf atıldığını düşünerek:
-Terbiyesiz, der.
Dadaşım bozulur :
-Benene kıtlarsa kıtlasın !
BENNAM DAĞLARI
Erzurum’un en yüksek dağları hangisidir, yazılı sorusuna bir ö?renci “bennam dağları“
cevabını yazmıştı. Ö?retmen sınıfta çocuğu kaldırıp sordu :
-Oğlum nereden çıkardın Bennam dağlarını?
Erzurumlu olmayan öğrenci mahcup bir edayla :
-Ö?retmenim, soruyu bilmeyince yanımdakine sordum “BENNAM“ diye cevap verdi.
DALIMIZ GIZSIN
Erzurumlu cehennemi boylamıştır ama şikayetçi değildir. Hatta memnundur. Kapıyı sık sık açan ve açık bırakanlara rica eder:
-Aman, nevolur kapıyi mökkem örtün de bir dalımız gızsın.
VIŞŞ SENENE
Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:
-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?
Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!
FARZETKİ
Erzurum’da birisi tanıdık bir köylü dostuna misafirliğe gider. Ev
sahibi izzet ikramda bulunur. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer
elması getirir. Bu kadar çok ikramdan mahcup olan misafir :
-Ağa ne zehmet ettin, bunlara ne lüzum vardi, deyince, köylü:
-Ne zehmeti efendi farzet ki müsürlüge töhmüşem öküzler yiyir.
NE TİLKİSİ?
Tebrizkapı civarında bir camide müezzinlik yapan Emin Hafiz, darlandıkça uydurduğu firkete ile yardım kasasından kağıt paraları aşırmaktadır.
İmam Efendi, kasadan sürekli bozuk para çıkmasına bir anlam veremez ve işi kolaçan ettiğinde durumu anlar. Münasip bir lisanla bunu Emin Hafiz'e söyler:
-Hafiz, diyirem ecep bu kasaynan bir tilki mi oynir?
Tilkiliği kendine yediremeyen Emin Hafiz, elini yumruk yapıp göğsüne vura vura:
-Ne tilkisi Hocam, bu aslan bu aslan.
YOLÇİ
Saf bir Erzurum'lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
-Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder